Anlaşmalı Boşanma Davası

01 April 2020 - Av. Ali Kemal Şengül Tarafından Yazıldı.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun anlaşmalı boşanabilmek için hükmettiği anlaşmalı boşanma şartları;

1- Evliliğini anlaşmalı boşanma yolu ile sonlandırmak isteyen eşlerin öncelikle en az bir yıl evli kalmış olmaları gerekmektedir.

(Bir yıldan daha kısa süren evliliklerde anlaşmalı boşanma davası öncelikli olarak çekişmeli olarak açılır sonrasında ise taraflar boşanma ve ferileri üzerine anlaşmaya vardıklarına dair protokolü mahkemeye dilekçe yoluyla bildirmesiyle birlikte çekişmeli yargı, anlaşmalı boşanmaya dönüşür.)

2- Anlaşmalı boşanmak için eşler, maddi ve manevi tüm hukuki sonuçlar üzerinde uzlaşma içerisinde olduklarını hazırlanacak olan anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde bildirmeleri gerekmektedir.

3- Anlaşmalı boşanmalarda eşlerin davaya katılmaları zorunludur. Bu zorunluluğun sebebi eşlerin, anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde verdikleri bildirileri hâkimin teyit etmesi gerekmektedir.

Anlaşmalı boşanma davasında eşler mahkemeye bir boşanma gerekçesi göstermek zorunda değillerdir. 1 yıl evli kaldıktan sonra iki eş de boşanmak istediklerini belirttiğinde hâkim, boşanma kararı vermek zorundadır. Böylece aile içinde yaşanan olaylar, dava dilekçelerine geçirilmeden boşanma süreci tamamlanmaktadır.

Anlaşmalı boşanma davası, eşlerin en kısa süre içerisinde boşanmalarına olanak sağlayan boşanma şeklidir. Anlaşmalı boşanma davası açılırken, hazırlanacak olan anlaşmalı boşanma dilekçesi ile yetkili mahkemeye başvuru yapılmalıdır. Bu davalarla ilgilenen görevli mahkemeler, Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise; boşanma davası Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılmalıdır.

Anlaşmalı boşanmaları davası açılma süreci:

Boşanmak isteyen eş, evlilik birliği içerisinde son altı ay içerisinde ikamet ettiği yerde bulunan Aile Mahkemesine boşanma istemiyle dava açabilir. Eşlerin altı aydan daha uzun bir süredir farklı yerde ikamet etmesi durumunda ise; boşanma davası davalının bulunduğu yer mahkemesinde açılmalıdır.

Çekişmeli boşanma davasında, anlaşmalı boşanma davasına karar verilmesi:

Anlaşmalı boşanma davaları, baştan beri anlaşma sağlanarak hukuki prosedürlerin takibiyle gerçekleşebileceği gibi, tarafların boşanma davalarında fikir birliği oluşturamamaları halinde hukuk dünyasında çekişmeli boşanma olarak adlandırılan boşanma davalarının, tarafların boşanma davası süresince bahsedilen konularda uzlaşıya varmaları halinde; anlaşmalı boşanma davalarına dönmesiyle birlikte mümkün olabilmektedir.

Çekişmeli boşanma davalarının uzun bir süreç sonunda sonlanması, tarafların hem psikolojik olarak zarara uğramalarına hem de mali olarak birtakım problemlerle karşılaşmalarına neden olmaktadır. Boşanmanın daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla en az 1 yıl süren evliliğin ardından, dava öncesinde tarafların başta anlaşmaya varamadığı hususlarda dava süreci içerisinde anlaşmaya varmaları durumunda, hâkim, tarafların istemi üzerine somut olayın durum ve şartlarını değerlendirerek çekişmeli boşanma davasının anlaşmalı boşanma davası olarak devam etmesini karara bağlayabilmektedir.

Anlaşmalı boşanmalarda gerekli belgelerden birisi de boşanma protokolüdür. Anlaşmalı boşanma protokolünün içinde aşağıdaki maddelerde yer alan şartlar bulunmalıdır:

1-) Tarafların boşanma kararı verdiklerine dair iradeleri bulunmalıdır.

2-) Tarafların ev eşyalarına dair anlaşmaları gerekmektedir. Ev eşyaları kimde kalacağı net olmalıdır. Burada tek tek eşyaların sayılıp dökümünün yapılmasına gerek yoktur. Tarafların "Eşyaları paylaştık birbirimizden eşya ve eşya bedeli isteğimiz yoktur." demesi yeterlidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, eşya konusunun net çözüme kavuşturulmasıdır. Örneğin; bir beyaz eşya konusunda dahi eşler arasında anlaşmazlık olursa (kimde kalacağı konusunda) artık anlaşmalı boşanma kararı verilemeyecek dava çekişmeli boşanma davası olarak görülecektir.

3-) Tarafların birbirinden nafaka talebi olup olmadığı, varsa miktarı yazılmalıdır. Anlaşmalı boşanma davasında taraflar birbirinden nafaka istemezse, hâkim nafaka bağlamaz. Bu nedenle nafaka talebi yoksa, protokole açıkça yazılmalıdır. Eşlerden birinin nafaka talebi varsa ve diğer eş de bu nafakayı ödemeyi kabul ediyorsa bu da protokole açıkça yazılmalıdır. Nafaka konusunda tarafların özgürlüğü bulunmaktadır, diledikleri gibi anlaşabilirler. Örneğin; aylık geliri 3.000-TL olan erkek eş, ev hanıma kadın eşine her ay 1.000-TL nafaka ödemeyi kabul edebilir. Mahkeme de bu nafaka az ya da fazla diye müdahale edemez. Nafakayı belirleme konusunda tarafların iradeleri esastır.

4-) Müşterek çocuk/çocuklar varsa velayetin kime verileceği konusunda tarafların anlaşması gereklidir. Velayet şarta başlanamaz, tereddüt uyandırmayacak şekilde düzenleme yapılmalıdır. Örneğin; velayet 12 yaşına kadar anneye, 12 yaşından sonra babaya verilecek şeklinde bir düzenleme yapılamaz. Velayet kendisine verilen eş çocuk/çocuklar için nafaka istemiyorsa belirtmeli, istiyorsa nafaka miktarı protokole yazılmalıdır. Yine velayet kendisine verilmeyen eşin çocukları ile görüşmesi konusunda da düzenleme yapılabilir. Velayet kamu düzenine ilişkindir ve bu nedenle hâkim tarafların hazırlayacağı protokolle bağlı değildir. Protokolde değişiklik veya düzenleme yapabilir. Taraflar hâkimce yapılacak düzenlemeleri kabul etmezse, dava çekişmeli boşanma davası olarak devam eder. Çok sık görülen durumları örnekleyebiliriz. Örneğin; yeni doğmuş  anne sütü alan bebeğin velayetinin babaya verilmesine dair protokol mahkemelerce kesinlikle kabul edilmemektedir. Yine velayet anneye verildiğinde protokole babayla her hafta sonu görüş konulması da kabul görmektedir. Çocuğun ihtiyaçları, temizliği, alışverişi beslenmesi, anne ile de hafta sonu vakit geçirmesi düşünülerek iki hafta sonu görüş kabul edilmektedir. Velayet sonrası kişisel görüş için izlenecek en uygun yol; çocukla kişisel ilişki kurulması (çocuk görme zamanları) mahkemenin takdirine bırakmaktır.

5-) Taraflar birbirinden maddi-manevi tazminat talep etmiyorlarsa; tazminat talebi olmadığı, talep ediyorlarsa; miktarı protokole yazılmalıdır. Anlaşmalı boşanma davasında hâkim, taraflar açısından tazminat miktarı belirlemez. Tazminat miktarını tamamen taraflar özgür iradeleri ile belirler. Örneğin; taraflar 100.000-TL tazminat konusunda anlaşırlarsa hâkim bu tazminat çok diyerek müdahale edemez veya 1.000-TL tazminat konusunda anlaşırlarsa bu tazminat az diyerek müdahale edemez. Tarafların belirledikleri tazminat miktarı kadar karar verir.

Boşanma Davasının Reddi:

Boşanma davası açarak evliliğini sonlandırmak isteyen kişiler açısından

1-) Boşanma sürecinin hukuki altyapıya uygun olmaması durumunda boşanma davası reddedilir. Boşanma davasının reddi farklı sebeplerden ötürü ortaya çıkabilir.

2-) Anlaşmalı boşanma davalarında tarafların uzlaşma sağlayamamaları,

3-) Boşanma davası için gerekli prosedürlerin doğru yerine getirilmemesi,

4-) Boşanma davalarında öne sürülen hukuki boşanma sebeplerinin ispatının yapılamaması gibi birçok durumda boşanma davası reddedilir.

Boşanma davasının reddi durumu ortaya çıktığında Medeni Kanun boşanma davasını açan kişinin aynı boşanma nedeni ile tekrar boşanma davası açabilmesi için 3 yıl beklemesi gerektiğine hükmeder. Örneğin; aldatma nedeniyle boşanma davası açan bir kişi davayı hukuki anlamda doğru bir şekilde yürütemez ve boşanma için öne sürdüğü nedeni ispatlayamaz ise boşanma davası reddedilir. Bu durumda tekrar aldatma nedeniyle boşanma davası açabilmek için 3 yıl beklemek zorundadır.

Boşanma davasının reddedilmesi durumunda;

Boşanma Davasının Reddi gerçekleştikten sonra bireyler, boşanmayı getiren farklı bir durum nedeniyle tekrar boşanma davası açabilirler. Örneğin; daha önce zina nedeniyle boşanma davası açmış olan kişi açısından öne sürülen boşanma nedeni, “zina” olduğundan dolayı bu durum dışında kalan örneğin ''evlilik birliğinin temelinden sarsılması'' gibi farklı bir boşanma nedeni ile boşanma davası açabilir. Fakat; yine açılacak olan davada ispat yükümlülüğü davayı açan kişide olacağından dolayı bu defa doğru bir strateji ile boşanma süreci doğru bir şekilde yürütülmelidir.

Tek celsede boşanmak isteyen kişiler açısından açılması gereken boşanma davası türü;

Anlaşmalı boşanmadır. Anlaşmalı boşanma davası açarak gerekli prosedürlerin etkin bir şekilde işletilmesi ile tek celsede boşanma gerçekleştirilmesi mümkündür.

Taraflardan biri duruşmaya gelmezse veya gelip de anlaşmalı boşanma istemediğini beyan ederse veya taraflar arasında daha önceki şartlarda anlaşmazlık çıkarsa davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam edilir. Örneğin; protokolde eş için aylık 1000-TL nafaka belirlenmişken, nafaka alacaklısı eş aylık 1200-TL nafaka isterse ve diğer eş de bu durumu kabul etmezse artık dava çekişmeli boşanma davası olarak devam edecektir.

Devam eden bir çekişmeli boşanma davasında, evlilik 1 yıldan fazla sürmüş ise; taraflar bir protokol hazırlayarak, anlaşmalı boşanmaya karar verilmesini isteyebilirler. Yukarıda yer alan şartları kapsayan bir protokol ile çekişmeli boşanma davası da anlaşmalı boşanma davası olarak bitirilebilir. Hazırlanan protokol dosyaya sunulacak ve izleyen ilk duruşmada taraflar duruşma salonunda hazır bulunacaklardır. Anlaşmalı boşanma davasında mutlaka tarafların hazır bulunmaları gerekmektedir. Taraf vekili avukatlar, anlaşmalı boşanma davasını vekil olarak bitiremezler.

Anlaşmalı boşanma davasından sonuçlanmasından sonra taraflar velayet davası açılması:

Anlaşmalı boşanma davası bittikten sonra velayet kendisinde olmayan eş her zaman velayet davası açabilir. Daha açık bir anlatımla; müşterek çocuk A'nın velayeti anneye verilmiş olsa bile, anlaşmalı boşanma davası sonrası şartların değiştiğini ve haklı gerekçelerinin olduğunu ileri süren baba, velayet davası açabilir. Örneğin; velayet kendisinde olan eş A, müşterek çocuğu babaanneye bırakıp başka bir şehre yerleşmişse artık baba velayetin değiştirilmesi için dava açabilecektir.

Anlaşmalı boşanma davasında mahkemece karar verildikten sonra nafaka istenmesi:

Anlaşmalı boşanma davasında kendi için nafaka istemeyen eş, sonradan nafaka talebinde bulunamaz. Müşterek çocuk/çocuklar için ise durum farklıdır. Velayet hakkı kendisinde olan eş, anlaşmalı boşanma davasında çocuklar için nafaka talep etmemiş olsa da sonradan dava açıp şartların değiştiğini ve çocuk/çocuklar için nafaka isteyebilir. Örneğin; velayet kendisinde olan anne, boşanma sırasında çalışmaktadır ve aylık sabit maaşı vardır, anlaşmalı boşanma sonrası işten çıkarılırsa ve maddi zorluğa düşerse çocuklar için nafaka talep edebilecektir. Bir diğer örnek ise; velayet hakkı kendisinde olan anne, müşterek çocuklarının babasına yüklü bir miras kaldığını öğrendiğinde, babanın koşulları değiştiği için çocukları için nafaka isteyebilecektir.

Anlaşmalı boşanma davasında mahkemece karar verildikten sonra mal paylaşımı davası açılması:

Anlaşmalı boşanma davasında mal paylaşımına dair açık hüküm ve düzenleme bulunmazsa taraflar boşanma kararı sonrası mal paylaşımı davası açabilirler. Örneğin; anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımına dair madde yoksa ve eşlerden A'nın adına kayıtlı bir ev varsa, boşanma sonrası eşlerden B, A'dan evin bedelinin yarsını isteyebilir. Bu nedenle boşanma sonrasında yeni davalarla karşı karşıya gelmemek için boşanma protokolü ile mal rejiminin de düzenlenmesi gerekmektedir. Mal rejimi düzenlemesi ileride açılacak davaların, yargılama giderlerinin önüne geçmeyi sağlayacaktır.

Anlaşmalı boşanma davasında karar verildikten sonra tarafların bir üst makama başvurma hakkı:

Anlaşmalı boşanma kararı verildikten sonra, bu karar için bir üst kanun yoluna başvurmakta genelde hukuki yarar yoktur. Mahkemece tarafların talepleri gibi karar verilmiştir. Anlaşmalı boşanma kararının uygulamada en sık görülen istinaf nedeni, tehditle anlaşmalı boşanmaya zorlanma halidir. Örneğin; anlaşmalı boşanma yok ise, boşanma talep eden tarafa karşı maddi olarak hiçbir destekte bulunulmayacağı gibi tehditler bulunmaktaysa, bu durumun ispatı sıkıntılı olmakla birlikte ispat edecek yeterli delili bulunan taraf tehditle anlaşmalı boşanmaya zorlandığını ileri sürerek, anlaşmalı boşanma kararının bozulması için bir üst kanun yoluna başvurabilir.