Cinsel Taciz Suçu ve Cezası

02 April 2020 - Av. Ali Kemal Şengül Tarafından Yazıldı.

CİNSEL TACİZ SUÇU

Cinsel Taciz Suçu Türk Ceza Kanunu Madde 105'de düzenlenmiştir.

Cinsel taciz Madde 105- (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) (Değişik: 18/6/2014-6545/61 md.) Suçun;

a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

e) Teşhir suretiyle, işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.

Genel Olarak -Cinsel taciz ''Cinsel taciz, kişinin vücut dokunulmazlığının ihlâli niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilebilir. Cinsel taciz, cinsel yönden, ahlâk temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesinden ibarettir.”

Suç ile Korunan Hukuki Yarar

TCK’nin 105. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçu, Yasa’nın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmın, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde yer almaktadır.

Cinsel saldırı düzeyinde olmayan ancak kişiyi cinsel yönden rahatsız eden davranışlar cinsel taciz suçu sayılarak, cinsel özgürlüğün en geniş şekliyle korunması amaçlanmıştır

Suçun Maddi Unsuru

Suçun maddi unsurunu, kişiyi cinsel amaçla taciz eden hareketler oluşturur. Bu davranışlar vücut teması olmaksızın mağduru taciz eden, söz atmak, cinsel ilişki teklif etmek gibi cinsel amaçlı hareketlerdir.

Cinsel tacizi oluşturan hareket madde metnine göre mutlaka cinsel amaçlı olarak yapılmalıdır. Madde gerekçesine göre bu hareketler kişinin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliğini taşımamalıdır. Yapılan hareketler cinsel yönden ahlak temizliğine aykırı olmalı ve mağduru rahatsız etmelidir.

Ceza Genel Kurulu çeşitli tarihlerde verdiği kararlarında cinsel tacizi “ belirli bir kimseye karşı işlenen ve kişinin edep ve iffetine dokunan ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar” olarak tanımlamıştır

Suçun Manevi Unsuru

Cinsel taciz suçunun kasten işlenmesi gerekir. TCK’nin 105. maddesinde fail açıkça “cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi” olarak belirtildiği için kasten yaptığı cinsel taciz sayılan davranışını, cinsel amaçla gerçekleştirmiş olmalıdır. Bu suçun gerçekleşebilmesi için sanığın özel bir saik olan “cinsel amaç” ile hareket etmesi gerekir.

Hukuka Aykırılık

Kişi cinsel özgürlüğünü istediği gibi kullanabilir. Bu durumda yapılan davranışa rızası varsa cinsel taciz suçu oluşmayacaktır. (TCK madde 26/2)

Geçerli bir rızadan söz edebilmek için kişinin cinsel özgürlüğünü kullanma ehliyetine sahip olması gerekecektir. Ayırt etme gücü olmayan birisinin rızasından söz etmek mümkün değildir. Cinsel tacizi suçunun oluşması için hareketlerin mağdurun rızası dışında yapılmış olması şarttır.

Suçun Fail ve Mağduru

Cinsel taciz suçunun mağduru ve faili, erkek ya da kadın olabilir. Kanunda ve madde gerekçesinde bu konuda herhangi bir ayrıma gidilmemiştir.

Teşebbüs

Cinsel taciz suçuna teşebbüs mümkündür.

İçtima

Bileşik Suç: TCK’nin 42. maddesine göre, biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması nedeni ile tek fiil sayılan suç, bileşik suçtur.

TCK’nin 94. maddesinde düzenlenen işkence suçunun nitelikli halleri arasında, suçun cinsel taciz sayılan bir davranışla gerçekleştirilmesi hali de belirtilmiştir. İşkence suçunu oluşturan davranışın cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi durumunda verilecek ceza ağırlaşacaktır. Bu durumda bileşik suç söz konusu olduğundan sadece işkence suçunun bu nitelikli hali için öngörülen ceza verilecektir. Bu nitelikli hal sadece işkence “cinsel yönden taciz” şeklinde gerçekleştiğinde oluşur. İşkence, cinsel saldırı veya çocukların cinsel istismarı şeklinde gerçekleştiğinde bileşik suç oluşmayacak, her suç için ayrı ceza verilecektir.

Zincirleme suç:TCK’nin 43. maddesinde tanımlanan zincirleme suç ilişkisi cinsel taciz suçunda da söz konusu olabilir. Bir suç işlemek kararı ile aynı kişiye karşı değişik zamanlarda cinsel taciz suçunun birden fazla sayıda işlenmesi halinde zincirleme suç varlığı nedeni ile bir ceza verilir.

Cinsel taciz suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmiş ise yine bir ceza verilecektir.

Bileşik suçtaki durumun bir benzeri burada da vardır. Cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı söz konusu olduğunda zincirleme suçun varlığından söz edilemeyecektir. TCK’nin 43. maddesinin 3. fıkrasında ilgili madde hükmünün uygulanamayacağı suçlar arasında, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı da sayılmıştır.

Farklı kişilere, birden fazla davranışlarla gerçekleştirilen cinsel taciz söz konusu olduğunda mağdur sayısı kadar suç oluşacak ve gerçek içtima kuralları uygulanacaktır.,

İştirak

Cinsel taciz suçu için iştirakten söz etmek mümkündür.

Bu suça azmettiren ya da yardım eden kişi, iştirakçi olarak cezalandırılabilecektir. Örneğin, cinsel sözler içeren bir mektubu mağdura götüren kişi, yardım eden kişi olarak cezalandırılacaktır.

Şikayet

Cinsel tacizin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine bağlıdır. Şikâyet hakkı ise suçtan bizzat zarar gören kişiye yani mağdura aittir.

TCK’nin 105. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen cinsel taciz suçunun nitelikli hallerinin soruşturma ve kovuşturulması şikâyete bağlı değildir. Erol’a göre şikâyet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı hak olduğundan, fiil ehliyetine sahip olmayan ancak ayırt etme gücüne sahip olan kişilerin de şikâyet haklarının varlığı kabul edilmelidir.

Cinsel tacizin soruşturulması ve kovuşturulması için şikâyet hakkına sahip olan kişinin bu hakkını altı aylık hak düşürücü süre içinde kullanması gerekir.(TCK madde 73)

Bu sürenin başlangıcı zamanaşımını geçmemek koşulu ile cinsel tacizi ve yapan kişinin kim olduğunu öğrendiği andır. Eğer şikâyet hakkına birden fazla kişi sahip ise birisi için hak düşürücü sürenin geçmiş olması diğerlerini etkilemez. Şikâyet hakkı kullanıldıktan sonra yazılı veya sözlü olarak şikâyetten vazgeçmek imkânı vardır. Şikâyetçi, vazgeçme hakkını bu konuda verilecek mahkeme kararının kesinleşmesine kadar kullanabilir. Bu hakkı kullandıktan sonra artık yeniden şikâyet hakkını kullanması mümkün olamaz.

Suçun iştirak halinde işlenmesi halinde, şikâyetten vazgeçme hakkı tek kişi için kullanılsa da diğer failleri de etkileyecektir. Şikâyetçinin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı konusunda tereddüde düşüldüğünde yapılacak bilirkişi değerlendirmesinin ardından yargıç bir karar verecektir. Eğer ayırt etme gücüne sahip olmadığına karar verilirse, yargıç kanuni temsilciyi de dinleyerek şikâyetten vazgeçmenin geçerliliği konusunda bir karar verir. Şikâyetten vazgeçme, sanığın bunu kabul etmesine bağlıdır .
Uzlaşma ve Zamanaşımı

Uzlaşma yoktur.

TCK’nin 66. maddesine göre, cinsel taciz suçunda dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

YARGITAY KARARLARI

“Takibi şikâyete bağlı cinsel taciz suçunda müştekinin hükümden sonra verdiği 28.02.2007 günlü dilekçesi ile şikâyetinden vazgeçtiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 73/6. maddesi gereğince sanıktan vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak sonucuna göre karar verilmesi lüzumu bozmayı gerektirmiştir.” (5. CD. 29.03.2007, 2006/9774, 2007/2388)

“Müştekinin şikâyetten vazgeçmesi nedeniyle sarkıntılık suçundan açılan davanın düşürülmesine dair sanığın yokluğunda verilen kararın tebliği üzerine, sanığın kanun yollarına başvurmaması, zımnen feragati kabul niteliğinde bulunduğundan, o yer Cumhuriyet Savcısının bu husustaki temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün onanmasına…”(E. 2006/13317; K: 2007/29)71.

“Sanık hakkında şikâyette bulunan, mahkeme aşamasında vazgeçen mağdurenin dedesi İS’un şikayet ve vazgeçme hakkının bulunup bulunmadığının tespiti yanında; mağdurenin aşamalarda şikayetini devam ettirdiğini belirtmesi nedeniyle 15 yaşından küçüklerin şikayetlerinin geçerli sayılması ancak mümeyyiz olduklarının raporla belirlenmesi halinde mümkün olacağı nazara alınarak, tutanaklarda 1986 doğumlu olduğu belirtilen müştekinin nüfus kaydı getirtilerek, suç tarihinde 15 yaşını bitirmediği anlaşılırsa, mümeyyiz olup olmadığının tıbben saptanması sureti ile şikayetin geçerliliğinin araştırılarak sonucuna göre hükme varılması gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, (5.CD, 22.3.2004- 4042- 2083)”.

“Söz atma suçunun takibinin şikâyete bağlı bulunduğu ve 3.5.2000 tarihli C. Savcılığı beyanında şikayetinden vazgeçen mağdurenin reşit olması halinde sonradan vazgeçmeden dönmesinin durumu değiştirmeyeceği gözetilerek, bağlı bulunduğu nüfus idaresinde onaylı doğum kaydı getirtilip yaşının kesin olarak belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yaşının saptanmasında mağdurenin beyanıyla yetinilerek noksan soruşturmayla yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, (5. CD. 27.10.2003–8648–5407)”.

“Sanığın temyiz dilekçesine eklediği fotoğrafın mağdureye ait olup olmadığı ve yine dilekçe ekindeki mektupların mağdure tarafından yazılıp yazılmadığı sorulup, inkâr halinde aidiyeti araştırılarak, mağdureye ait olduğu anlaşılırsa, mağdurenin onaylı nüfus kağıdı celp edilip, on beş yaşından büyük olması halinde kendi fotoğrafını sanığa veren, sevdiğini belirten mektuplar yazan ve sanığı eve alan mağdurenin, kardeşi tarafından görülmesi ve babasının şikayetinden sonra şikayetçi olma durumunda kaldığı nazara alınarak, sarkıntılık olarak kabul edilen sanığın mektup yazma eylemlerinin, mağdurenin rızası dâhilinde gerçekleştiği, suç oluşturmayacağı ve sanığın beraatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, (5. CD. 13.10.2003–7536–4974)”-Hukuka Aykırılık

“Daha önce duygusal ilişki kurduğu Berkant’ın kendisini terk edip Derya ile evlenmesinden etkilenen ve bu durumu müştekinin aralarına girmesine bağlayan sanığın, müştekiyi başkaları nezdinde küçük düşürüp onurunu kırmak kastıyla 5-6 adet banknot üzerine “Ara beni, mutlu edeyim seni” DERYA sözcükleri ile müştekinin iş ve ev telefon numaralarını yazıp, bu paraları alış verişte kullanmak suretiyle ona telefon edilmesine olanak sağlamaktan ibaret eylemi, TCK’nun 482/2. maddesinde tanımlanan hakaret suçunu oluşturduğu halde, yazılı şekilde sarkıntılığa azmettirmekten hüküm kurulması, 9.6.1997” (E. 1997/1798; K. 1997/ 2136)-Manevi Unsura İlişkin

5. Ceza Dairesinin, 2007/ 3085 esas ve 2893 karar ve 16.04.2007 günlü kararında yolda yürüyen kişinin arkasından bacağının ellenerek okşanması hareketinin cinsel saldırı sayılabileceği ifade edilmiştir. Aynı dairenin 13513/780 sayılı ve 08.02.2007 tarihli kararında 12 yaşındaki mağdurun bacağının ellenmesi, 13885/328 sayılı ve 29.01.2007 tarihli kararında 15 yaşındaki mağdurun kalçasının ellenmesi hareketlerinin TCK’nin 103/1. maddesindeki basit cinsel istismar suçunu oluşturabileceğinden söz edilmiştir

Çeşitli Yargıtay kararlarında cinsel taciz (söz atma, sarkıntılık) sayılan davranış ve sözler şunlardır: “Bana bir defa verecen mi?” (E.1996/1293; K: 1996/1799, 23.5.1996), “Seni öpebilir miyim?” (E.1996/2889; K: 1996/3249, 7.10.1996), “Fıstık gibisin çok hoşuma gittin, bir gece beraber olabilir miyiz?” (E.1996/2330; K: 1996/2480, 19.6.1996), “ ben annenle iki yıl yaşadım seninle de yaşayacağım.” (E.1997/2370; K: 1997/2536, 30.6.1997) “ sanığın yolda yürümekte olan mağdurenin bir süre peşini ısrarla takip ettikten sonra ona yaklaşarak “senin adın ne, niye kaçıyorsun benden” şeklinde sözler sarf etmesi,..” (E.1998/3882; K: 1998/4518, 26.11.1998), “5.000.000 lira vereyim.

“Sanığın mağdure DG’in göğüslerini elleyip iki gün sonra da gel seninle kucaklaşalım yoksa üzerin kirli mi? şeklinde sözler söylediği anlaşılmakla bedensel temas içeren eyleminin 5237 sayılı TCK’nin 103/1. maddesinde düzenlenen çocukların cinsel istismarı suçunu oluşturduğu nazara alınmadan yazılı şekilde cinsel taciz suçundan hüküm kurulması” (5. CD. E: 2006/ 714; K: 2007/1887, 13.03.2007).

“İncelenen dosya içeriğine göre, 5237 sayılı TCK’nin 123. madde hükmünün gerekçesi nazara alındığında, maddi unsurun sırf mağdurun huzur ve sükûnunu bozma amacı taşıması gerektiğinden değişik saat ve tarihlerde cep telefonu ile aradığı mağdurenin edep ve iffetini rencide edecek şekilde ahlak temizliğine aykırı olarak arkadaşlık ve buluşma teklifi eden sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nin 105. madde kapsamında yer alan cinsel taciz suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmadığından …”(5.CD. 206/13423-2007/278, 25.01.2007).

“Sokakta oynayan 7 yaş içindeki mağdurenin arkasından tutup kendisine doğru çekmesi şeklindeki sanığın eyleminin basit cinsel istismar suçunu oluşturup oluşturmadığının ve bu konudaki iddia ve delillerin tayin ve takdirinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğu…” (5.CD, 1705/603 sayı, 05.02.2007).

“13 yaş içindeki mağdureye çok güzelsin diyerek çenesini tutma ve kolundan çekerek göğsünü ellemeye çalışması şeklindeki sanığın eyleminin basit cinsel istismar suçunu oluşturup oluşturmadığının…” (5.CD, 189/600 sayı, 05.02.2007).

“Sanığın, mağdurenin ellerinden tutarak “gel benim evime gidelim, seninle birlikte olmak istiyorum” şeklinde sözler söylediği iddia edilmiş olması karşısında, delillerin takdiri ve suç niteliğinin tayini görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu…” (5.CD, 2006/ 13201-2007/7 sayı, 22.01.2007).

“Sanığın, mağdurenin ellerinden tutarak “gel benim evime gidelim, seninle birlikte olmak istiyorum” şeklinde sözler söylediği iddia edilmiş olması karşısında, delillerin takdiri ve suç niteliğinin tayini görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu…” (5.CD, 2006/ 13201-2007/7 sayı, 22.01.2007).

“Sanığa iftira atması için ciddi bir sebebi bulunmayan mağdurenin aşamalarda değişmeyen beyanları ve sanığa ilişkin telefondan mağdurenin telefonunun birden fazla arandığının belirli olması ve gönderildiği tespit edilen mesajın içeriği karşısında, sanığın sarkıntılık (cinsel taciz) eylemi sabit olup, 5237 S. Kanun hükümlerinde değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği halde, yazılı biçimde hüküm kurulması,” (5. Ceza Dairesi, Esas: 2004/789, Karar: 2005/22184, Tarih: 16.11.2005).

“Oluş ve kabule göre; hükümlünün olay tarihinde evlerine gelen mağdurenin belinden tutarak sarıldığı, onun da karşı koyup tekme atması üzerine bıraktığı anlaşılmakla, hükümlünün fiilinin 5237 s. TCK.nun 102/1. maddesinde düzenlenen vücut dokunulmazlığını ihlal eden cinsel saldırı suçu niteliğinde olduğu ve bu suça ait yargılama yapmak ve 5252 s. Yasanın 9/3. maddesine göre lehe olan yasayı belirleme görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ilişkin bulunduğu gözetilmeyerek eylemin 105/1. maddesine uyan cinsel taciz suçu kapsamında olduğunun kabulü ile yazılı biçimde uygulama yapılması,” (5. Ceza Dairesi, Esas: 2006/306, Karar: 2006/901, Tarih: 16.02.2006).

“Sanığın yolcu minibüsü içerisinde ve önündeki koltukta oturmakta olan mağdureye karşı elini uzatarak göğüslerini ellemek biçiminde gerçekleştiği iddia ve kabul edilen eyleminin, 5237 s. TCK.nun 102/1. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunu oluşturup oluşturmadığı hususunda delilleri tartışma ve değerlendirmek görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ilişkin olduğu nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeyerek yargılamaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulması,” (5. Ceza Dairesi, Esas: 2006/4003, Karar: 2006/3857, Tarih: 04.05.2006)

“Müştekilerin aşamalardaki beyanları ve tanık CK’ın beyanlarına göre suç tarihinden bir buçuk ay öncesinden itibaren müştekileri takip edip arkadaşlık teklif eden ve reddedilince özür dilemek için müştekilerin evlerine giden sanığın “ herkese şapur şupur, bize gelince mi yok” dediği, 21.6.2004 tarihinde de evinin penceresinden cinsel içerikli el kol hareketlerinde bulunduğu sabit olduğu halde atılı suçtan mahkumiyeti yerine yetersiz gerekçe ile sanığın beraatına karar verilmesi, (5. CD.8.2.2007 8395-1700)

“Turkcell iletişim hizmetleri A.Ş.’nin düzenlediği telefon konuşma detayından müştekinin 21.08.2000 günü iki kez sanık adına kayıtlı telefondan arandığı ve 31.139 saniye konuşulduğu anlaşılmakla, 61 yaşındaki sanığın “telefonu oğlum kullanıyordu” şeklindeki savunması da gözetilerek, ilgililerin telefonda müşteki ile konuşturulmak suretiyle ses teşhisi yaptırılmadan eksik araştırmaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması, (5.CD. 1.3.2004- 3781- 1301).

“Sanığın mağdurelere müteaddit defalar söz attığı, eylemlerinin sırnaşıkça bir hal aldığı dosya içeriği ile sübuta ermiş ve mahkemece de oluş bu şekilde kabul edilmiş olduğu halde fiilin sarkıntılık suçunu teşkil ettiği gözetilmeden yazılı şekilde söz atma suçundan ceza verilmesi, (5.CD. 22.1.2004–1499–725)”.

“Sanığın mağdureye uzun süre edep ve iffetini rencide eder şekilde, göz kırptığı, eliyle telefon işreti yaptığı, mağdurenin anlayamadığı bir takım sözler söylediği, mağdurenin aşamalardaki tutarlı anlatımı ile bunu destekleyen tanık beyanından anlaşılmakla, sırnaşıkça hal alan hareketlerin tümü sarkıntılık suçunu oluşturduğu halde; yazılı şekilde hüküm kurulması, (5.CD. 4.11.2003–1468–5803)”.

“Sanığın oluşa uygun olarak işlediği kabul edilen “yönetimindeki araç ile okul sorma bahanesiyle mağdureye yaklaşıp hiçbir bedensel temasta bulunmaksızın cinsel organını çıkarıp oynayarak göstermekten” ibaret eyleminin TCK’nun 105. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde basit cinsel istismardan mahkumiyetine karar verilmesi, (5. CD.4.6.200-3731-4315)”.