Doktor Hatası Nedeniyle Tazminat Davası

01 April 2020 - Av. Ali Kemal Şengül Tarafından Yazıldı.

TAZMİNAT MİKTARI

Hastalar tarafından çok fazla bilinmemesi, danışılan hukukçuların ise bu tip davalarda uzman olmayıp daha çok aile avukatı olması ayrıca kadercilik anlayışı ve adli tıp incelemelerinin yetersiz olması sebebiyle doktor veya hastane hatası sebebiyle ölümler sonrasında geride kalan destekten yoksun kalanlar yada sakatlığı oluşan hastalar herhangi bir hak araması veya tazminat talebinde bulunmadan hayatlarına devam etmişlerdir. Aslında bu tip hatalar sonuçları hastalar açısından ömür boyu katlanma zorunluluğuna yol açacağından yüksek miktarda tazminat ödenmesi gerekli olan doktor ve hastane hatalarıdır. Özellikle özel hastanelerin sayısının çoğalması doğrultusunda hastane hatalarının daha çok fark edilmesi ile basın ve yayın araçlarında konunun gündeme daha çok gelmesi malpraktis davaları daha çok bilinir hale geldi.

01.10.2011 tarihine kadar (son değişiklik), doktorlar tarafından uygulanan hatalı uygulamalardan kaynaklanan davalar, İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca idare mahkemeleri tarafından incelenmiş ve karara bağlanmış olmalıdır. Bu nedenle, doktorun ciddi veya kişisel bir hatası yoksa, doğrudan doktorlara karşı dava açmak mümkün değildi. Mevzuattaki son değişikliğin doktorlara tazminat ödemeyi kolaylaştırmak için yürürlüğe girdiğine inanıyoruz. Hastaların doktorları geçmişten daha fazla dava edeceğini düşünmekteyiz.

Doktorun hataları ile ilgili istatistiksel veriler bile eksik olsa da Türkiye’de doktorların hastalara verdiği zararın diğer gelişmiş ülkelerden daha fazla olduğu bilinmektedir. Demografik olarak Türkiye’deki doktor sayısı Türkiye’deki gelişmiş ülkelerden daha azdır ve bu gerçek, Türkiye’deki doktorların çok sayıda hastaya bakmasını gerektirdiği için bu yoğun çalışma koşullarında doktorların daha fazla hata yapmalarıyla sonuçlanmaktadır. Öte yandan, hastalarda farkındalık eksikliği ve bürokrasinin doktorlar üzerindeki koruması, doktorların gerektiği gibi kovuşturulmasına engel oluşturmaktadır. Bu nedenle, diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’de doktorlara karşı açılan doktor hatası(malpraktis) davalarının miktarı aynı değildir.

HASTANE HATASI TAZMİNAT HESABI

Doktor hatası sonucunda ortaya çıkan zarara göre çeşitli talepler mümkün olmaktadır.

Bunlardan ilki olarak ölüm olayı gerçekleşmişse, mirasçıları;

  • Ölenin desteğinden yoksun kaldıklarından destekten yoksun kalma tazminatı,
  • Cenaze masraflarını,
  • Ölümü nedeniyle duydukları elem, acı ve üzüntü nedeniyle manevi tazminat da talep edebilirler.

İkinci olarak yaralanma veya sakatlık meydana geldiyse;

  • Kişi sakatlık oranına göre veya yarlanma sebebiyle meydana gelen iş ve güç kaybı nedeniyle iş ve güçten yoksun kalınan gün boyunca çalışamadığı ve kazançtan yoksun kaldığı için çalışamadığından yoksun kaldığı kaybı,
  • Tedavi görmüşse tedavi masrafları,
  • Aynı şekilde manevi tazminat talebinde talep edilebilmektedir.

Tazminatın hesaplanmasında davacının ekonomik durumu ve uğramış olduğu zararların tam olarak tespiti çok önemlidir. Bu hesaplama sırasında hasarlar delilleriyle tam olarak ispat edilemez ise asgari ücret üzerinden zararın hesaplanması ve daha düşük tazminat miktarları söz konusu olacaktır. Özellikle manevi tazminat soyut bir kavram olduğundan kazazedenin uğramış olduğu zararların net ve çok iyi bir şekilde, delilleriyle birlikte tarafından ortaya konulması gerekmektedir. Bu hususta profesyonel avukatlardan yardım almanın önemi özellikle tazminatın miktarının doğru ve tatmin edici olması yönünden önemlidir.

HASTANE HATASI DURUMUNDA İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Bu konuda doktorun yapmış olduğu sözleşmenin türü tespit edilmelidir. Hekim ve hasta arasındaki ilişkinin, uygulamadaki baskın görüşe göre vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. Dolayısıyla, bu tür davalarda tazminat talepleri, Borçlar Hukuku’nun vekalet sözleşmesi hükümlerine dayanılarak değerlendirilir.

Bu değerlendirme doğrultusunda hekimin hukuka aykırı tıbbi müdahalesi sonucunda, hastanın zarar görmesi halinde, tazminata hükmedilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre;

  • Hekimin hukuka ve sözleşmeye aykırı davranışı,
  • Müdahale sonucu meydana gelen bir zarar,
  • Doktorun bir kusuru,
  • Kusur ile ortaya çıkan zarar arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır.

Bu unsurların birlikte gerçekleşmesi durumunda, hekimin tazminat sorumluluğu doğacaktır.

Ancak bazı tıbbi işlemler vekalet sözleşmesine değil de eser sözleşmesi olarak kurulmaktadır. Bu iki sözleşme tipi arasındaki fark oldukça önem arz etmektedir. Çünkü estetik ameliyatlar ve bazı diş operasyonlarında eser sözleşmesi ile hizmetin kusursuz bir şekilde teslimi üstlenilmiş olur. Eğer doktor hatasının(malpraktis) bu konuda olduğu tespit ediliyorsa hekimin kusurunun olmadığını ispat etmesi gereklidir. Dolayısıyla estetik ameliyat sonrasında ortaya çıkan doktor sorumluluğu olağan operasyon ve tedaviler açısından oldukça yüksektir. Vekalet sözleşmesine dayanan hususlarda doktorun özen borcunu yerine getirdiği ispatı yeterli olsa da eser sözleşmesinde özen borcu yerine getirilse dahi komplikasyonlar dahil tüm zararlardan kusursuz olarak sorumlu olacağı Yargıtay içtihatlarıyla düzenlenmiştir. 

Hekim hasta ile ilgili tıbbi kayıtları, belge ve raporları tutmak ve saklamak zorundadır. Bu belgelerdeki hata ve eksikliklerden hekim sorumludur.

Malpraktis davaları trafik kazası veya benzer davalardan farklılık oluşturmakta olup kusur oranları değil eserin meydana gelip gelmediği yani istenilen sonucun ortaya çıkıp çıkmadığı önem arz eder. Bu kapsamda özellikle kendilerini sigorta şirketi gibi lanse eden ancak trafik kazası aracılığı yapmak dışında bir bilgisi bulunmayan hukuk dışı aracılardan tamamıyla uzak durulmalıdır. Zira bu tip davlara trafik kazası mantığıyla kusur oranına göre yaklaştıklarından davaların kaybedilmesine veya düşük miktarlarda tazminat alınmasına sebebiyet vermektedirler.

MADDİ TAZMİNAT

Tıbbi malpraktis eylemi kapsamında ikame edilen tazminat davalarında zararın ispat edilmesi hastaya (davacıya) düşmektedir. Ancak, zararın hak değilse, hâkim takdir yetkisini kullanarak zararı belirleyecektir. Ölüm halinde, den masraarı, ölüm hemen meydana gelmemiş ise tedavi giderleri ile çalışmamaktan doğan zararlar istenebilecektir. Ölen kişide gören kişiler, ölüm meydana gelmeseydi şartlara göre yardım devam edecekse destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler. Bunlar ölen ki Cismani zarar söz konusu olduğunda ise, tedavi masrafları, çalışma gücünün yok olmasından ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar, cismani zarar nedeniyle tazminat talep etme hakkının sadece hastaya aittir

MANEVİ TAZMİNAT

Manevi zarar için kişinin sağlığında istenmeyen durumun gerçekleşmiş olması yeterlidir. Tıbbi malpraktis eylemi sebebiyle oluşan manevi tazminat ve zararın kapsamı ile ilgili madde hükmünde, hastanın ölümü halinde ailesinin de düzenlenmiştir. Hastanın veya gerekli şartlar gerçekleştiğinde ailesinin, hatalı tıbbi müdahaleden dolayı acı, elem, üzüntü çekmesi halinde manevi paranın talep edilmesi mümkün olacaktır.

ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Hekimle hasta arasındaki ilişkinin şekli, zamanaşımı süresi bakımından da farklılık yaratmaktadır. Eğer hasta-hekim ilişkisi bir sözleşmeye dayanıyorsa akde dayalı talepler 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Buna karşın, eğer hasta-hekim ilişkisi bir sözleşmeye dayanmıyorsa, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükü başlayarak 2 yılın ve her halde ilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.

Uzamış Ceza Zamanaşımı İstisnadır.

DAVA NEREDE AÇILIR?

* Kamuda çalışan doktorlar aleyhine doğrudan dava açılamamaktadır. Bu davanın doğrudan muhatabı idare, yani Sağlık Bakanlığı’dır. İdarenin rücu etme hakkı vardır bu nedenle dava doktora ihbar edilir.

* Özelde çalışan doktorlar aleyhine doğrudan dava açılabilmektedir. Özelde çalışan doktorlar aleyhine tıbbi kötü uygulama nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davaları adli yargının görev alanına girmekte ve asliye hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Uygulamada, genellikle hem hekim hem de çalışılan özel hastan açılmaktadır