Terk Nedeniyle Boşanma

02 April 2020 - Av. Ali Kemal Şengül Tarafından Yazıldı.

Terk Nedeniyle Açılacak Boşanma Davalarının Şartları Nelerdir?

Terk nedeni, Türk Medeni Kanunu’nun 164. Maddesinde yer almaktadır. Madde içeriği şu şekildedir :

Terk – Madde 164 : ‘Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise terk edilen eş boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terketmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.’

TERKE DAYALI BOŞANMA DAVASININ ŞARTLARI

Terkin en az altı ay sürmüş olması: Eşlerden birinin ortak hayata son vermek amacıyla ve evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk etmesi veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemesi halinde, terk edilen eş hemen boşanma davası açamaz. Boşanma davasının açılabilmesi için ayrı yaşamanın en az altı ay sürmüş ve devam etmekte olması şarttır.  Altı aylık süre içerisinde sırf süreyi kesmek için arada eve dönmüş olmak süreyi kesmez, ancak samimi eve dönüşler süreyi keser. 

İhtar gönderilmiş olması: Terk olayını izleyen dördüncü ayın sonunda, iki ay içerisinde eve dönmesi için hakim tarafından ihtar gönderilmiş ve terk eden eş bu ihtara rağmen eve dönmemiş olmalıdır.

Eşlerden birisinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ortak hayata son vermesi: Terk, kusura dayanan bir boşanma sebebi olduğundan, haklı bir sebeple, örneğin iş için yurt dışına giden eş bakımından terk sebebiyle boşanma davası açılması söz konusu değildir.

Terke dayalı boşanma davası ancak ve ancak terk edilen eş tarafından açılabilir. Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme hususunda ise kanun koyucu herhangi bir yetki sınırı koymamıştır. Terk olgusuna dair ihtar çekilmesi işlemi herhangi bir adliyede gerçekleştirilebilir. 

Öncelikli olarak terk işleminin gerçekleşmesinin üstünden en az 4 ay geçmiş olmalıdır. Nitekim 4 ay geçmeksizin yapılan ihtar başvuruları reddedilecektir.İhtarın muhatapa tebliğ edilmesi gerekmektedir. Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için de bu tebliğden itibaren en az 2 ay geçmelidir.  Bu süre geçmeden açılacak boşanma davası reddedilecektir. ihtar samimi olmalıdır. Samimi olmalı’dan kasıt ; terk edilen eş talebinde samimi olmalı, dönülecek konutu hazır etmeli ve eşine karşı güven sarsıcı/hakaret/olumsuz beyanlarda bulunmamalıdır.

Terk sebebiyle boşanma davası mutlak bir boşanma sebebi olduğundan, çağrı yapan eş tarafından açılacak olan terk sebebiyle boşanma davasında çağrı yapan eş evlilik birliğinin çekilmez duruma geldiğini kanıtlamak zorunda değildir. Sadece eve alınmama veya evin kapalı olması olgusu kanıtlandığında başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın boşanmaya karar verilmelidir. 

Uygulamada, özellikle kadınlar, eşlerinin zulmüne uğramakta, ancak olup bitenler aile içinde gerçekleştiğinden, mağdur olan kadınların, bunu ispatlayabilecek tanıkları bulunmamakta, tanık olanlar da tanıklıktan çekinebilmektedirler. Bu nedenle, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açmaktansa, çağrı yapan eşin, terk nedeniyle boşanma davası açması, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat zorunda bırakmadığından, daha kolay boşanma kararı alınabilmesine imkan vermektedir. 

 

T.C YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/11158 K. 2016/12326 T. 31.10.2016

DAVA : Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dilekçesinde;davacının 2013 yılında kendisi ve müşterek çocuklar için açtığı nafaka davası devam ederken davalının davacı aleyhine boşanma davası açtığını, ancak sonrasında tarafların barıştıklarını ve yeniden biraraya geldiklerini, ancak biraraya geldikten 3-5 ay sonra davalının yeniden başka bir bayan ile ilişki yaşamaya başladığını ve davacıya şiddet uygulayıp davacı ve müşterek çocukları müşterek haneden kovduğunu, davacının müşterek çocuklar ile annesinin yanına sığındığını belirterek, davacı için aylık 400 TL tedbir; müşterek çocuklar için aylık 300'er TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı cevap dilekçesinde; davacının müşterek haneyi terk ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile;davacı için dava tarihinden itibaren aylık 250 TL tedbir nafakasının; müşterek çocuk… için dava tarihinden itibaren aylık 150 TL iştirak nafakasının; müşterek çocuk İlker için dava tarihinden itibaren aylık 100 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak; taraflar halen evli olup, davacı eş ayrı yaşamda haklılık sebebiyle kendisi ve fiilen baktığı müşterek çocuklar için nafaka talebinde bulunmuş olduğuna göre; mahiyeti itibariyle talep edilen nafakalar davacı kadın ve müşterek çocuklar yönünden tedbir nafakası niteliğindedir. (TMK. md.197) Buna göre, mahkemece; davacı yönünden hükmedilen nafakanın tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi doğru ise de;müşterek çocuklar yönünden hükmedilen nafakaların iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Ne var ki, kanuna uygun olmayan bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bu yöne dair temyiz itirazlarının kabulüyle hüküm fıkrasının 2. ve 3. bentlerinde yer alan “…iştirak nafakasının…" ifadelerinin çıkarılarak yerine "…tedbir nafakasının…" ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/2-1487 K. 2016/1007 T. 2.11.2016

KARAR : Dava, karşılıklı  boşanma istemine ilişkindir.

Davacı – karşı davalı vekili davalının, üzerinde baskı kurduğunu, bu baskının ailesi tarafından da desteklendiğini, davalı ve ailesinin hakaret ve tehditlerine maruz kaldığını, üç kez kapı dışarı edildiğini, ailesi ile görüştürülmediğini, uyumak ve kahvaltı yapmak dışında davalının ailesinin evinde zaman geçirildiğini, davalının evliliğin başında çocuk istemediğini, sonradan çocuk olmaması sebebiyle kendisinin rencide edildiğini belirterek Türk Medeni Kanunu'nun 166/1.maddesinde yer alan evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı olarak boşanmak kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı vekili müvekkili aleyhine açılmış boşanma davasını kabul etmediklerini, kadının annesinin evliliğe müdahale ettiğini, kadının sürekli evi terk etmek istediğini söylediğini, sık sık telefonda konuştuğunu, hakaret ettiğini, yatak odası sırlarını başkasına anlattığını, sebepsiz evi terk ettiğini belirterek karşı dava ile boşanmak istediğini bildirmiştir.

Mahkemece ilk kararda, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, tam kusurlu davalı-karşı davacı erkeğin davasının reddine, kadın yararına 5.000,00-TL manevi 15.000,00-TL maddi tazminata, 300,00-TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmiş; hükmün davalı-karşı davacı vekili tarafından “her iki dava” yönünden temyizi üzerine Özel Dairece “…davalı-davacı kocanın karşı boşanma davası da kabul edilmek suretiyle boşanmaya karar verilmesi gerekirken, reddi doğru olmamıştır” gerekçesi ile sair temyiz itirazları incelenmeksizin davalı-karşı davacının reddedilen boşanma davası yönünden karar bozulmuştur.

Yerel mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu verilen ikinci kararda her iki boşanma davasının kabulüyle davacı – karşı davalı kadın lehine 200,00-TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 15.000,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmiş, davalı – karşı davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.